Bir raporu yetiştirmesini beklediğiniz elemanınızı saatlerdir bilgisayar karşısında görüyorsunuz. Çalışıyor zannediyorsunuz. Ama o, herhangi bir messenger programını açmış, konuşmakla meşgul. Her sabah işe geç gelen başka birisi, hafta sonu yaptığınız trekking aktivitesine herkesten önce geliyor. Bu kişiler hakkında “Motivasyonları çok düşük” diye düşünebilirsiniz. Ama onlar, gördüğünüz gibi, chat yapmak ya da geziye katılmak için oldukça motiveler... Bu durumda daha doğru bir yargı: “Ben onları nasıl motive edeceğimi bilemiyorum” olur. Eisenhover’ın motivasyon tanımını çok beğeniyorum: Motivasyon, istediğiniz şeyi başkalarına kendileri istedikleri için yaptırtmaktır.
İçeriden Motivasyon
Zaten dışarıdan motivasyon faktörleri gitgide azaldı. En son ne zaman kendiniz dışında biri sizi motive etti? Alkışladı, güzel bir geribildirim verdi, ödüllendirdi, herkese duyurdu… Bugün zamlar zam değil, unvanlar eski ağırlığındaki unvan değil. Şirket yemekleri, kurum içindeki bültenler, doğum günü kutlamaları yasak savıcı türden. Yalandan. Bizler için düşünülmüş, özel olarak planlanmış, içi dolu kutlamalar denemez. Dolayısıyla, hiçbiri gerçekten etkili de değil…
Dıştan motivasyon, kişiyi belli bir yere kadar götürebilir ama işin devamı, daha fazlası için içten motive olmak gerekiyor. “Atı suya götürebilirsiniz ama ona su içirtemezsiniz.”
İnsanın kendi kendini motive edecek şeyleri bulup çıkarması ve kendini yönetmesi şart. Bir iç enerjiden bahsediyoruz. İçten yanan ateşten. İşini severek yapan, hayatını severek yaşayan o kadar belli oluyor ki! Pırıl pırıl parlıyorlar. Etraflarını da aydınlatıyorlar. Onların iyiliği, mutluluğu yakınlarına da geçiyor. Müşteriler, iş arkadaşları, ailesi de etkileniyor.
Bazen başkalarının da bu ateşi dışarıdan beslemesi yararlı olur ama başlatan hemen her zaman kişinin kendisidir. Çoğunlukla sıradan bir elemanla başarılı biri arasındaki fark onların motivasyon düzeyidir. Kendinin ve isteklerinin farkına varamamış, kendini tanımayan kişilerle çalışan yöneticilerin de, elemanlarına bu konuda rehberlik etmekten başka yolu kalmıyor.
Durmaksızın chat yapan elemanınızın motivasyon faktörü nedir acaba? Sosyal destek mi istiyor? Grup halinde çalışmaktan mı hoşlanıyor? Belki de hareket arıyordur. Ya da birine, bir yere ait olma isteği vardır… Ya da başka bir şey. Kendisiyle konuşup, doğru soruları sorup, ipuçlarından faydalanarak, ona özgü işler, hedefler ve ödüller tanımlamak işi size düşüyor…
Motivasyon Yakıtı
Kendi kendini motive edebilmek, duygusal zekânın (EQ) da bir faktörü… Düşüncelerimiz, davranışlarımızı meydana getiriyor. O halde, kendi kendine motivasyon, düşünceleri yönetebilmek aslında. Kendi performansımızla ilgili kehanetlerde bulunup, kendilerini doğruladıklarını görmek.
Önce bir istekle, sonra onu planlayarak bir hedef haline getirerek yola çıkmanın lazım geldiği kesin. Beş kilo mu vermek istiyorsunuz? Kitap yazmak mı? İngilizce öğrenmek mi? Bunları hedef haline getirmek için bir zamanla kısıtlamak da gerekiyor. Kararlılık ve dayanıklılık ise şart. Nietzsche, “Beni yok etmeyen dert, daha da güçlendirir” demiş ya, kendi kendine motivasyonun yakıtı da, zorluklardan çıkabilmek. Bu konunun uzmanları, arada doping almak gerektiğini söylüyor. Bir başarı hikâyesi okunmasını, özlü sözlere göz atılmasını... Bugünün dopingi bizden: “Rüzgâr, uçurtmayı daha yükseklere çıkartır.”
Kaynak:
İdil Türkmenoğlu, www.insankaynaklari.com (16.04.2007)
http://www.insankaynaklari.com/ikdotnet/IcerikDetay.aspx?KayitNo=7468&Kwd=i%E7li
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder